Kuzguncuk’ta gökten yere inen bulutlar dolaşıyor – çünkü hayaller ayakları yere basıp vücut buldukça güzeller! Dada Kuzguncuk’un mimar & sanatçı Eylem Pala Uluğ ile gerçekleştirdiği yeni yerleştirme projesi “Düş”, pandemi sürecinde kentlinin sokakla değişen ve dönüşen ilişkisi, sokakta olma hayali, bu süreçte daha çok hissettiğimiz; gezegenimizin bizden daha çok özen istediğine dair çağrısından yola çıkarak bize sesleniyor: “dur, sakin ol, başka bir dünya hayal et.” Antika dükkanı Dada Kuzguncuk, Imoga Art Space ve Kuzguncuk İskelesi Tasarım Vakfı, yerleştirmelerin görülebileceği mekanlar.
Eylem Pala Uluğ’un eski plastik poşetler için kendisinin geliştirmiş olduğu teknik ile farklı alanlara ait objeler ürettiği ve “Kirlettiğimiz dünyadan özür dilemek, kirlettiğimiz şeyleri bu kez bir daha kirletmemek üzere, istisnasız hiçbir canlıyı dışarıda bırakmayan ortak hayatımıza yeniden sunmak için” mottosuyla yola çıkan Nest.ist projesi dahilinde gerçekleştirilen yerleştirme kapsamında, Kuzguncuk mekanları, dikkatli flanörlerin gözünden kaçmayacak renkli bulutçuklarla sarmalanıyor. Gri şehirde görmeye alışık olmadığımız canlılıktaki bu nesneler, sokakta olmanın bir “düş” olduğu karantina döneminde tasarlandı, üretildi ve şimdi şehirle buluştu.
Semtin antika dükkanı Dada Kuzguncuk’un, kurucusu Aslı Altan Şekerci’nin yıllardır içinde büyüttüğü bir düşken 3 sene önce vücut bulmasıyla da ilişkilenen sergi için bu bağlantıdan da yola çıkarak Dada Kuzguncuk ana mekân olarak seçildi. Eski eşyaların arasında şaşırtıcı şekilde göz kırpan, eski poşetlerden dönüşerek yeni bir form ve fonksiyon kazanan eserler mekânla ve diğer objelerle aynı anda hem zıtlaşmayı, hem bütünleşmeyi içeren bir ortak yaşantıya işaret ediyor. Yerleştirmeler Dada Kuzguncuk dışında Kuzguncuk’un karakterli, özgün mekanlarından Imoga Art Space ile Kuzguncuk İskelesi Tasarım Vakfı’nda yer alıyor.
Bizi dünyayla, şehirle, mahalleyle ve kendimizle ilişkimizi yeniden düşünmeye çağıran “Düş”, 1 Ağustos’a dek görülebilir.
Eylem Pala Uluğ
Dada’nın iç mekanında gerçekleştirilen bu yerleştirme bir karşılaşma hali, bir birlikte olma isteği. Sergiye de ismini veren ‘Düş’, temsil ettiği değil teşvik ettiği şey olabilir ancak. Her bir izleyicinin zihninde oluşacak, hiç biri bir diğerininkine benzemeyecek ama tam burada bu duvar ve bu objeler birbirlerine bu biçimde tutundukları için gerçekleşecek! Yaptıklarımızı paylaşarak sevinç duymayı ‘düşlemek’… Kişi olmak başka ne ki! – Eylem Pala Uluğ
Çok uzak bir hikayeler ülkesinde, yoksul mu yoksul yaşlı kadınlar evlerinin mutfaklarında koruyorlarmış ateşi… Onu canlı tutmak ve canlandırmak için avuç içlerine hafifçe üflüyorlar. Tüm bu yalın heyecan, bu görkemli sessizlik benim avucumun nefesi… Eylem Pala Uluğ’a derin teşekkürle. – Aslı Altan Şekerci
Yerleştirmede kullanılan tüm objeler atık plastik poşetlerden sanatçısının bu malzeme için geliştirdiği yöntemle üretilmiştir.
Eylem Pala Uluğ
Yaklaşık 350 adet atık plastik poşetten, bu malzeme için kendi geliştirdiğim teknikle üretilmiş 872 adet obje, bir önceki bir araya gelişlerinde ‘Kara Bulut’ adlı yerleştirmenin parçalarıydı. Pandemiyle birlikte yarım kalan işler; düşlere inat üretmenin ve sürdürmenin tarafını seçtiler. Kuzguncuk’un bostanına öykünerek yeniden bir araya geldiler, Dada Kuzguncuk ile düşümüze ortak oldular, Imoga’da hayat buldular. – Eylem Pala Uluğ
Şair şöyle diyor; kelimelerin evine şairler gelirmiş. Eylem’in bana dair düş işi tam burada… Ne şairane bir ev… Kelimelerin o güzel evinde bir de renkler masası varmış. Her şaire ihtiyacı olan renk ikram edilebilsin diye, göz alabildiğine… Eda Tekcan ve Imoga Art Space’e hürmetle. – Aslı Altan Şekerci
Yerleştirmede kullanılan tüm objeler atık plastik poşetlerden sanatçısının bu malzeme için geliştirdiği yöntemle üretilmiştir.
Eylem Pala Uluğ
Aslı’nın notundan ilhamla,
“You may say I’am a dreamer / But I’m not the only one / I hope someday you’ll join us / And the world will live as one.”- John Lennon
5 ayrı renk, beş ayrı beden gibi dursa da, Hayalperestler Tasarım Vakfı’nın terasında boğazın tatlı esintisini paylaştıkları boşluklu beden yapıları aracılığıyla birbirlerine dolayımsız bağlı, aynı esintinin yarattığı hareket ile de muhabbet halindedirler. – Eylem Pala Uluğ
Bence her birimiz az biraz bir diğerimiziz. Hepimizin içi biraz o diğeri… Eduardo Galeano’nun işaret ettiği o görmediğimiz rüyalarımızın peşinden gitmiyor muyuz? Yaşam koca bir düğüm. Eylem’in heyecanından eğildiği yumağında, benim görülmemiş rüyalarım var. Eylem’in denizi gördüğü yerde benim düşüm size şöyle sesleniyor: “Beni gör, pişman olmayacaksın. Beni gör, mutlaka seveceksin.” Henüz görmediğim. Türkiye Tasarım Vakfı’na çok içten minnet duygularımla. – Aslı Altan Şekerci
Yerleştirmede kullanılan tüm objeler atık plastik poşetlerden sanatçısının bu malzeme için geliştirdiği yöntemle üretilmiştir.
Türkiye Tasarım Vakfı, Kuzguncuk İskelesi, Kuzguncuk Çarşı Cad. No:9
Mimar Eylem Pala Uluğ öğrencilik yıllarından itibaren bireysel olarak ve farklı ekiplerle birçok ulusal yarışmaya katılmıştır, bunların 16sında farklı derecelerde ödül grubunda yer almıştır. Mezun olduğu günden itibaren bünyesinde olduğu Atölye Uluğ Mimarlık İşliğinde büyük ve küçük ölçekli birçok mimari projenin tasarım ve uygulamasında aktif rol almıştır. 2016 senesinden bugüne mimarlık mesleği ile ilgili çok kişisel bir çatışma alanı yaratarak hem mesleğinin hem de bireysel varoluş biçiminin ‘sürdürülebilirliği’ üzerine düşünmeye başlamıştır. Sürdürülebilirlik mutlak bir üretim fikrini beraberinde getirmiştir, bu üretimin nesnesi ise tek kullanımlık çöpe gidecek olan plastik poşetler olmuştur. Mimarlık üretiminin yanında plastik poşetler ile geçen yaklaşık 1,5 yıllık bir kişisel ar-ge sürecini özünde plastik poşetleri değil kendisini ileri-dönüştürme (up-cycle) süreci olarak görmektedir. Atık plastik poşetler için kendine has bir üretim biçimi oluşturmuş ve bu üretim tekniği ile bir çok farklı obje tasarlayıp üretmektedir. Bu objeler ile kişisel ve toplu sergilere katılmıştır. Moda endüstrisi içinde deriye karşı kişisel eylem planı olarak gördüğü tasarımları ile Fashion Canada’nın bu alanda tüm dünyadan seçkilerle çıkarttığı sürdürülebilirlik özel sayısında yer almıştır.
Dada Kuzguncuk’un kurucusu Aslı Altan Şekerci 1972 doğumlu. 22 senedir profesyonel kariyerinin yanı sıra sürdürdüğü antika toplama hobisini mesleğe dönüştürüyor ve paylaşıyor. “Vazgeçilen” eşyalara hayat vermenin kendisi için önemini vurgulayan Şekerci, Dada’da aynı zamanda yıllardır biriktirdiği mesleki tecrübesiyle çocuklar için de bir alan yaratmayı hedefliyor. Endüstriyel Sanatlar üzerine lisans eğitimi alan ve Özel Karagözyan Ermeni İlköğretim Okulu, İELEV Eğitim Kurumları, Özel Bilfen Sihirli Çan Okulları gibi çeşitli kurumlarda 1996’dan beri çocuklar için sanat projeleri tasarlayan ve koordine eden Şekerci, aynı zamanda uzun yıllar Söz Danışmanlık bünyesinde Sakıp Sabancı Müzesi’nin çocuk atölyeleri için çalıştı ve müzenin Rodin, Picasso, Dali, Abidin Dino gibi çok ses getiren sergilerine paralel çocuk eğitimlerinin kurgulanması ve uygulanmasında rol aldı. Sanat Eğitiminin yaşam becerileri ve davranış kültürü olarak benimsenmesi, müze pedagojisi ve müze davranışlarının olağan eğitim sürecinin bir parçası olarak kurgulanması, öğrencilerin bireysel farklılıklarının, öğrenme becerilerinin belirlenmesi ve üretme–oluşturma davranışının öğrenmenin gerçekleştiği her alanda bağımsız ve olağan bir yapıda ama estetik bir anlayışla gerçekleştirilmesinin sağlanması, Şekerci’nin uzmanlık alanları arasında yer alıyor.
Dada Kuzguncuk
IMOGA Art Space
İcadiye Cad. No:42
Türkiye Tasarım Vakfı